
İlk ameliyat için Kore'ye gidip döndükten sonraki sohbetlerimizde en çok özlediğimiz tatlar arasında Türk kahvesi olduğunu söylememizi unutmayan sayın Meryem Hanım, ikinci gidişimiz öncesinde elinde pratik bir kahve makinesi (aslında bir nevi plastik bardak şeklinde su ısıtıcısı) ve iki paket kahveyle çıkageldi. "Abla bak çok kolay, suyu, şekeri ve kahveyi koyuyorsun hemen pişiyor," şeklinde tarif ettikten sonra hemen birer fincan kahve yapıldı ve başarılı sonuç elde edildi. Oldukça küçük ve hafif, dolayısıyla yolculukta taşımak için de idealdi.
Kore'ye gittik, hastaneye yerleştik ve ameliyat gününü beklemeye koyulduk. Tabii o arada kahvelerimizi içiyor, hatta doktorlarımıza ve hemşirelere bile ikram ediyorduk. Fincandakinin hepsini bitirmemenin ayıp olacağını düşünerek dibindeki telveleri de içmeye kalktıkları için ilk kez içenleri dikkatle izliyor, telve faslında uyarıyorduk. Türk kahvesini beğenmeyen Koreli'ye rastlamadık. Ya da kibarlık etmeyip beğenmediğini söyleyene :) Fal bakıldığını söylediğimizde ise özellikle hemşirelerin büyük ilgisiyle karşılaştık. Kadınlar her yerde aynı :)
Annemin teşvikiyle abocim de makinede kahve yapmayı öğrendi. Aşağıda bu yazının yazılma sebebi olan ve her izlediğimde beni gülümseten videoyu bulacaksınız. Tekrar izlediğimde bunu mutlaka paylaşmam gerektiğini düşündüm. İnsanlar kendilerini gülümsetenleri daha çok paylaşmalı. Şimdi kahve tarifini bir de abocimden dinleyin :)
Bilmeyenler için not: Aboci, Kore dilinde baba demek. Küçüklüğümden beri öyle seslenmeye alışmışım ben de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder