6 Ekim 2007 Cumartesi

Ovacık

Kendimi bildim bileli var Ovacık. Daha doğrusu Ovacık Köyü'ndeki çiftlik. Yıllar önce, babamın bir iş arkadaşının önerisiyle gidip gördüğü ve dedemlerle satın aldıkları, ormanın kıyısında birkaç dönümlük bir arazi ve içinde dedemin, anneannemin, dayımın, teyzemlerin, annemlerin alın teriyle inşa edilmiş ev ve kümesler...

Çocukluğumda yaz tatillerinde gider, mis gibi yayla havası alırken dedemin kurduğu salıncakta doyasıya sallanır, ormanda kozalak toplar, tadına doyum olmayan köy ekmeklerinden yerdik. Anneannemin saç üzerinde pişirdiği köy ekmekleriyle yaptığı dürümlerin tadı başka hiçbir yerde bulunamaz. Bazen o hamuru yoğurup ekmekleri pişirirken yanında durup izlerdik. Oklavayı ustaca kullanışını, sacın üzerindeki ekmekleri seri hareketlerle çevirişini hayranlıkla seyreder, ateşin sıcaklığını hisseder, ekmeklerin mis gibi kokusunu içimize çekerek dürümleri yiyeceğimiz anı sabırsızlıkla beklerdik. Çoğul konuşuyorum çünkü biz dört kız, Ovacık'ta olduğumuz zamanlarda birbirimizden hiç ayrılmazdık. Kardeşim Aydan, benden bir yaş büyük teyzem Süheda, benden bir yaş küçük teyzem Gülşah ve ben. Dördümüz birlikte büyüdük sayılır, çocukluk anılarımıza girmeye kalksam satırlar yetmez.

Dedemler kirazları dikeli ne kadar zaman oldu bilmiyorum. 3-5 senedir her yaz bolca kiraz yeriz, büyükçe bir bahçe var. Aslında yok yok desem yalan olmaz. Cevizden eriğe, duttan kestaneye, ne ağacı ararsanız köydeki evin bahçesinde bulmak mümkün. Anneannem ve dedem sağ olsun, dikip büyütmeyi keyifli bir görev edinip her bir ağacı titizlikle, sevgiyle, özenle büyütmüş. Sayelerinde yılın her mevsiminde, bir çok meyveyi adeta dalından yeriz. Bu lütuf için onlara ne kadar teşekkür etsek az.

Çocukluğumdan beri her yaz mutlaka gittiğimiz köye, her nasılsa neredeyse bir buçuk senedir gidememiştik. Dedemlerin içten içe gönül koyduğunu biliyordum. Evlatlarını, torunlarını yanlarında görmekten çok mutlu olurlar. Hele köydeysek mutlulukları katlanır. Geçenlerde, işimin az, havanın güzel, dedemlerin de köyde oluşunu fırsat bilerek, "Hadi," dedim anneme. "Dedemlere sürpriz yapıp Ovacık'a gidelim." Bayıldı bu fikre. Araba da vardı. Atladık gittik. Kemalpaşa'da durup en sevdikleri yiyeceklerden biri olan pideleri yaptırmayı da ihmal etmedik.

Bizi gördüklerinde yüzlerinde gördüğüm ifade, o mutlulukları dünyaya bedel. Onları sevindirmiştik ama asıl ödülü alan bizdik. Tertemiz hava, mis gibi doğa, onların gülen yüzü, taze cevizler, felekten çalınan, tadına doyum olmaz bir gün. Bunca zamandır gitmemiş olduğumuza epey hayıflandım ve ilk fırsatta tekrar gideceğime dair kendi kendime söz verdim. Bakalım bir dahaki gidişimizde dalından hangi meyveyi koparacağız? :)

2 yorum:

Unknown dedi ki...

O kadar duygulandım kı , meger ne cok ozlemısım OVACIK'ı ,anlatımı bıle benı taaa nerelere goturdu..Ellerıne saglık Canan cım:)

Adsız dedi ki...

ovacık'ı bende çok sevmiştim yahu, gerçi gidene kadar arabam ziftten mahvolmuştu ama:)))

yazdıkların benim aklıma, dedemlerin Gölcük'teki evini ve oradaki anılarımı aklıma getirdi, ne güzel günlerdi onlar, yazları ve bayramlarda sülale bir araya gelir, 50-60 metrekarelik evde, 20 küsur kişi sığışmaya çalışırdık, çoğu zaman komşulara taşardık:):)